
Cinnet…
POLİSİMİZİN askerimiziyakalaması, emniyet kuvvetlerimizin güvenlik kuvvetlerimizi basması, mahkememizin adliyemizi dinletmesi, hâkimimizin yargıcımızı tutuklamasından sonra…
Önceki gün; polisimiz savcımızı yakaladı…
Peşinden; Erzurum Başsavcımız, Erzincan Başsavcımızı gözaltına aldırdı…
Ve hâkimimiz, savcımızı tutukladı…
Bunun üzerine…
Yargımız, adliyemizin yetkisini elinden aldı…
Tüm bunlar:
Ordumuzun devletimizi yıkması…
Demokrasimizin cumhuriyetimizi yok etmesi…
Hükümetimizin devletimize savaş açması üzerine oluyor…
Böyle olunca; yargımız adaletimize, emniyet kuvvetlerimiz güvenlik kuvvetlerimize girdi…
Gücümüz ile kuvvetimiz savaşıyor…
“Neler oluyor?” derseniz…
Cinnet…
Türkiye cinnet getiriyor…
Hani baskılar, bunalımlar, eziyetler, sorunlar üst üste bindiğinde…
İşin içinden çıkamadığında insan, nasıl cinnet getirirse, öyle…
Kendi saçını başını nasıl yolarsa…
Üstünü başını nasıl paralarsa…
Kafasını yerden yere nasıl çalarsa…
Cumhuriyet Türkiye’si; kaybetmekte olduğu kimliği, değiştirilmek istenen ruhu, silinmekte olan belleği, ele geçirilen şuuru karşısında cinnet getirmekte…
Kendi kendini paralıyor…
Saçını başını yoluyor…
Eli dizini dövüyor…
Aklımız fikrimizi aldığı için, gücümüz kuvvetimizi bitirirken, mevcudiyetimiz varlığımızı yok ediyor…
Son noktadır bu:
Cinnet…