7 Temmuz 2010 Çarşamba

ÇOCUKLARIMIZ VE UÇKURLU ÇÖZÜMLER.....

Terör can almaya devam ediyor

Gencecik subaylarımız, astsubaylarımız, Mehmetçiklerimiz hayata doyamadan göçüp gidiyorlar.
Ulusça kahroluyoruz.

Analar, babalar, eşler, yavrular, sevgililer ağlıyor.

Yurdunu, ulusunu seven Türk insanı, onca acısını içine atıp “VATAN SAĞOLSUN” demekten geri kalmıyor.

Böyle bir ulusu kim dize getirebilir?

Kendini yurduna adamış subay-astsubaylar ile her yıl dört kez genç arslan parçaları ile tazelenen bu

kahramanlar ordusunu kim vatan savunmasından caydırabilir.

Böyle bir ordu ve ulusu yönettiğinin ayırdında olmayan siyasi iradeye karşın ordu -millet el ele namus mücadelesini devam ettiriyor.

Çok seyrek de olsa, “Millet TSK ‘lerine evladını teslim ediyor, TSK bu gençlerin hayatını koruyamıyor” şeklinde yakınmalar duyuyorum. Bu söz üzerinde durulması gerektiği düşüncesindeyim.

Bu söz iyi niyetle söylendiği gibi art niyetlilerce de kullanılmaktadır.

Aileler evlatlarını yetiştirir. Belirli bir yaşa gelince de askerlik hak ve ödevini yerine getirmek üzere askere yollarlar.

TSK ‘ne katılan her Türk genci, ordunun bir parçasıdır.

TSK onlardan soyutlanmış bir yapı değildir.

O hak ve ödevin temelinde, vatan için öldürmek ve gerektiğinde ölmek vardır.

TSK silah altına alınan ve asker olan gençleri korumak için değil vatan ve ulusu korumak için vardır.

O koruma görevini yapacakların bir ve büyük bölümünü de işte o genç evlatlarımız oluşturmaktadır.

Onlar , silahlı eğitimi aldıktan sonra korunacak değil koruyacaklar saflarına geçmektedir.

Elbette, hiç bir gencin kılına zarar gelmesini kimse istemez. Özellikle de onların en yakını olan komutanları.

Komutan için; her genç, öz evlat, canından bir parçadır.

Öz ana -baba kadar olmasa da hem ana hem babadır komutan.

“Evlatlarımızı korumuyor” dendiğinde, “Evladını korumuyor” denmektedir, komutana.

Doğru olur mu? Kabul edilebilir mi?

Diğer yanıltıcı bir söylem de hiç eğitim almadan veya yetersiz eğitimle gençlerin ateş hattına sürüldüğüdür.

Her genç mutlaka temel eğitim almaktadır.

Terörle mücadelede görev alacak geçlere, seçilmiş eğitim merkezlerinde özel eğitim verilmektedir.

Terör bölgesine gittiklerinde de bölgenin ve birliğin özelliğine göre en az bir ay olmak üzere ilave oryantasyon eğitimi verilmektedir.

Bütün bunların yüzde yüz yeterli olduğunu söylemeyiz..

Şurası da unutulmamalı ki, ne kadar eğitim verirseniz azdır. Eğitim hayat boyunca devam edecektir. Her operasyon, her çatışma, yaşanan her olay da eğitimdir.

Teröristlerin bir kısmı 5-10 yıllık deneyime ulaşmışken, bizim askerimiz en deneyimli haline geldiğinde 1.5 yıllıktır.

Bu farkın yarattığı olumsuzluğu gidermek için de komando ve uzman personel artışına gidilmiştir ve artırıma devam edilmektedir.

Biz ulusça terörün olumsuzlukları ile cebelleşirken bazı aklı-evvel muhteremler de dahiyane (!) çözümler atmakta ortaya.

Rize Belediye Başkanı da öyle.

Çözümü uçkurda bulanlardan.

Her batılı erkek doğudan bir kadını kuma olarak getirirse, hısımlığımız artacak, husumet azalacak ve 30 yıl sonunda terör bitecek.

Dünyaya uçkurunun ucundan bakan bu insanlardan ne beklenir?

Her şeyi, her olayı; erkeğin kadına egemenliğine, kadının mal olarak kullanılmasına yontan bu gerici-feodal düşünce yapısının çözümü başka ne olabilir ki?

Meclis eski başkanı Arınç ne demişti?

“Bizimkiler kadına ve paraya düşkündür”

Kim onlarınkiler?

Din eksenli siyasetin mimarları ve işçileri.

Başka neye düşkün olacaklar ki? Geriye ne kalıyor?

Erkeğe düşkün sapkınlar da var içlerinde ama dillendiremezler.

Başbakan da ikide bir” EN AZ ÜÇ ÇOCUK YAPIN!” demiyor mu?

Geleceğimizin güvencesinin çok çocuk yapmaktan geçtiğini vurgulamıyor mu, ikide bir?

Balık baştan kokar ya. Geçenlerde katıldığım bir düğünde nikah şahitliği yapan Milli Savunma Bakanı Gönül de, “NİCE NİCE ÇOCUKLAR YETİŞTİRİN ÜLKEYE” diyerek aynı kervanın yolcusu olduğunu gösterdi. Neyse ki bakan “yetiştirmek” fiilini kullanarak diğerlerinden bir adım ilerde olduğunu hissettirdi.

Onlara göre, çocuk yetiştirmek sorun değildir çünkü. Çocuğu da rızkını da Allah verir nasıl olsa. Sen çocuğu yap, gerisi kolay. Remzi amcası olur yurt dışında bile okutur. Harçlığa sıkıştı mı bir telefon yeter. Tatile gitti mi Rixsos’larda kalır. Belediyeden, partiden amcaları ile ortak şirketler kurarlar. Gerekirse özel yasalarla teşvikler alırlar.

Bu densiz belediye başkanına doğulu insanlardan önce tüm kadınlarımızın tepki göstermesi gerekmez mi?

Nerde ” türban özgürlüktür” diye yırtınan, üniversite önlerinde kamp kuranlar?

Kadın hakları ve özgürlükten yana olanlar ikinci sınıf olmaya, alınıp-satılan mal olmaya neden tepki göstermezler?

Yoksa, kadınlarımız da her çözümün uçkurdan geçtiğine mi inanıyorlar ?

Eminim ki, aydın Türk kadını bu zihniyeti köreltecektir.

Aydın Türk anasının yetiştirdiği nesiller, Türkiye’yi bu karanlık düşüncelerden arındıracaktır.Her insan sadece insan olduğunu, önce insan olduğunu duyumsayarak yaşayacaktır.

Türk kadını da Türk erkeği de onurlu insanlar olarak yaşamaya layıktır.

Naci BEŞTEPE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder